“Burnum, bir organ olarak sadece kontrol işlevini yerine getirir. Kokuları beynim ve kalbimle koklarım. Her kokunun diğerleriyle nasıl kombine edileceğini bilirim. Parfümleri ilk önce kafamın içinde oluştururum.
Bir çok parfüm tasarımcısı 1000 civarında element kullanır. Ben parfümlerimi oluştururken sadece 200 civarı element kullanırım. Bu kontrol meselesi. Çok fazla element beni korkutuyor. Kendimi basit kokular oluşturmak için zorlamak istiyorum.
28 yaşında ilk parfümümü Van Cleef&Arpels için tasarladım. İsmi ironik şekilde “First”‘dü. O parfümde 160 element kullanmıştım. Aslında benim için çok fazla. 2006 yılındaki Terre d’Hermes’te sadece 30 adet element vardı. Bir Japon Haiku (dünyanın en kısa ve sade şiirleri) gibi basit olmak istiyorum. O aslında en zor olan şey, basit olmak.”
Ne kadar da haklı Jean Claude Ellena. 21. yüzyılın baş döndüren hızında çoğumuz kayıp ruhlar gibiyiz. Bir şeyler için koşuşturuyoruz. Ama 8-9 saatlik mesailerin nasıl sona erdiğini bile anlayamıyoruz. Saatler, günler, aylar hatta yıllar avuçlarımızın içinden akıp gidiyor. Ve biz sadece bakıyoruz arkasından. Başka ne yapabiliriz ki…
Belki de çözüm hayatı basit yaşayabilmek. Zaten bu amaçla ortaya çıkmış Minimalizm. Kelime olarak, Fransızca’da minimum anlamına gelen minimal sözcüğünden türetilmiş. Minimalizmin Türkçe karşılığı olarak gösterişsiz, süssüz ve sade terimleri kullanılabilir. Minimalizm akımı bir çok alanda kendisini göstermiş. Özellikle mimari ve sanatta sıkça örneklerine rastlanıyor. Fakat daha da önemlisi, sonu “izm” ile biten doktrinlerin insan hayatına ne kadar uygun olduğu öteden itibaren tartışılıyor. Her “izm” dünya hayatına uyarlanabilir mi?
Minimalizm yani hayatın her alanında sadelik akımı, bence insan doğasına en yakışan ideolojilerden birisi. Çünkü insanın bir şeylere sahip olup, onun mülkiyetini elde etme hırsı asla bitmeyecek. Ve bu hırsı için savaşlar çıkaracak, yanlış yollara sapabilecek, yalan söyleyebilecek, yeri gelecek kardeşini bile tanıyamayacak. Oysaki hayatın her alanında sadelik, insanlığın yuvarlandığı uçurumdan kurtulmanın yollarından birisi olabilir.
Ünlü Fransız markası Hermes’in baş parfümörü Jean Claude Ellena için de parfüm dünyasının minimalist babası diyorlar. Hatta parfümörlerin Mozart’ı. Fakat yukarıdaki söyleşide de görüleceği üzere o kendisini basit olmaya çalışan birisi gibi görmeye çalışıyor. Eserlerini bu temel üzerine şekillendiriyor. Zaten 2006 yılında, dünya çapında büyük ses getiren parfümü Terre d’Hermes’te bu kaynaktan besleniyor. Belki de böylesine başarılı olmasının sebebi aslında çok karmaşık gibi görünen parfüm formüllerini kısaltması ve öze ulaşabilmesi. Sebebi ne olursa olsun, Terre d’Hermes’in son yedi yılın en önemli ana akım parfümlerinden olması tesadüf değil.
Bu popüler parfüme 2009 yılında bir kardeş geldi diyebilirim. Aynı isme ve aynı şişe tasarımına sahip Terre d’Hermes Parfum, abisine çok benzese de aradaki farklar dikkat çekici. 2006 yılındaki Terre d’Hermes EDT olarak piyasaya sunulmuştu. 2009’daki Parfum versiyonu “Eau de Parfum” olarak geçiyor kendi sitelerinde. Kutusunun üzerinde ise Pure Parfum yazıyor. Hangi konsantrasyonda olduğunu anlayamadım. Sanırım Hermes’in de kafası karışık bu konuda.
Resmi tanıtımı şöyle: ” Cennet ve yeryüzünü bir araya getiren bitki ve mineral kokusu. Turunçgil vurgusunu, çakmak taşının mineral notalarını, bitki ve baharatlar ile harmanlar. Sadece karışık, şefkatli ve kararlı erkekler için tasarlanmıştır. Kalıcı ferahlık, mineral derinlik ve odunsu notaların sıcaklığı. Yerle gök arasında bir parfüm. Toprak, su ve bulut. Şiirselliğe ve güce yolculuk. Yeni bir öz ve cömert duygular. Saf parfüm, yeni bir yoğunluk.”
Terre d’Hermes Parfum, Fragrantica’da odunsu şipre olarak sınıflandırılmış. Üzerime ilk sıktığımda burnuma gelen kokuyu şöyle açıklayayım. Oldukça güçlü yeşil çiçekler ve biraz da turunçgiller. Çok doğal, çok lezzetli ve çok rafine. Tatlımsı yeşil çiçek yaprakları gibi adeta. Normalde bu tür yeşil çiçekleri sevmesem de burada gayet güzel kullanılmış. Üst notalar için harika demek yeterli olacaktır. Orta notalara geçilirken nefis portakal kokusu kendisini gösteriyor. Bu andan itibaren turunçgillere odunsu notalar ekleniyor. Derinlerden biraz biraz baharatlar hissediliyor. Muhtemelen biber. Ve tabii ki çakmak taşı. Turunçgil-odunsu notalar işbirliği de çok başarılı. Son kısımda ise portakal etkisi azalıyor. Onun yerine hafif dumansı bir kabe samanı geliyor. Meşe yosunu az da olsa oralarda bir yerde.
Terre d’Hermes Parfum, 2006 yılında çıkarılmış abisi ile benzer kokuya sahip. Hatta parfümlere meraklı olmayan birisine koklatsak ikisi arasında büyük farklar bulamayabilirler. Ama dikkatli kullanıcılar için başlangıcı oldukça farklı diyebilirim. Onun dışında orta kısımdan itibaren oldukça benziyorlar. Terre d’Hermes’deki o portakal-odunsular-mineral-kabe samanı ana yapı korunmuş. Fakat Parfum versiyonunda daha yumuşak notalar seçilmiş orta kısımdan itibaren. Terre d’Hermes’in o keskin ve burnu zorlayan toz-toprak-biber aroması yeni versiyonda çok daha sakinleştirilmiş. Daha sevilesi hale getirilmiş.
Terre d’Hermes Parfum aynı abisi gibi çok yüksek kaliteli bir parfüm olmuş. Hiç yapaylığa rastlanmıyor. Notalar birbiri ile uyum içinde. Sizi rahatsız edecek yada keyfinizi kaçıracak tarafı yok. Eğer benim gibi Terre d’Hermes’i çok kullanılabilir bulamadıysanız, Parfum versiyonunu oldukça seveceğinizi düşünüyorum. Kullanım süresince Parfum versiyonunu çok sevdim. Gayet de giyilebilir buldum. Özellikle yeni versiyonunda portakal-greyfurt kokusunun arttırılması çok iyi bir tercih olmuş. Orta kısım ise abisi kadar rahatsız edici ve radikal değil. Sonları ise hoş ve abartısız kabe samanı kullanımı ile dikkat çekici. Sanırım Terre d’Hermes’i pek sevemeyenler için bir güncelleme gibi düşünülmüş Parfum versiyonu.
Hem normal versiyonunu hem de Parfum versiyonunu aynı kişi yani Jean Claude Ellena tasarlamış. Kokusundaki yüksek kalite zaten böylesine bir ustanın elinden çıkması gerektiğini haykırıyor. Parfümdeki pürüzsüzlük kuşkusuz büyük bir deneyimin ve işinde sanatkar olmanın sonucu. Terre d’Hermes Parfum, rahatlıkla niş parfümlerin klasmanında yarışabilir. Gerek rafineliği, gerek yüksek kalitesi, gerek koku güzelliği anlamında bence niş parfüm ayarında. Gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim.
Bence bu parfüm konforlu ve herkesin ilgisini çekebilecek gibi tasarlanmış. Abisinin keskin tarafları törpülenerek, daha geniş bir müşteri portföyüne ulaşılmak istenmiş olabilir. Tam da bu koku formuyla başarılı olacaklarını sanıyorum. Sonuçta çok büyük ticari başarının devamı olarak görebiliriz Terre d’Hermes Parfum’u. Bu arkadaş, günlük kullanım için farklı bir seçenek. Arttırılmış portakal kokusu, parfüme canlılık, neşe ve hayat katmış. Bu haliyle cıvıl cıvıl bir yaz parfümü olarak da kullanılabilir. Hüzünlü bir sonbahar kolonyası olarak da. Eğer günümüzün birbirinin aynısı vasat deniz temalı parfümlerinden bıktıysanız ve ilk Terre d’Hermes’i pek sevemediyseniz, Parfum versiyonu sizi kendisine çağırıyor. Bence bu sese kulak verin.
Bana katılırmısınız bilemeyeceğim ama Terre d’Hermes Parfum’un başlangıcını markanın diğer parfümü Un Jardin Sur Le Nil’e benzettim. Orta kısımdan itibaren ise Terre d’Hermes’e. Bence Un Jardin Sur Le Nil ile Terre d’Hermes’in ilginç bir karışımına benziyor kokusu. Yada bana öyle geliyor.
Dört mevsim kullanabilecek gibi duruyor. Bu haliyle seçim yapmak için iyi fikir. Fakat fiyat olarak biraz yüksek diyebilirim. Hatta bazı niş markaların fiyatlarına yakın. Yani ne olur ne olmaz denemeden almayın.
Koku Güzelliği:10/8
Bu yazı www.parfummeraki.com sitesinden alıntıdır.